TÜKENMİŞLİK SENDROMU VE ANTİDOTLARI
Son 20 yıl içerisinde yapılmış çalışmalar doktorların tükenmişlik sendromunun semptomlarını, tekrarlayıcılığını, direncini ve ana sebeplerini ayrıntılı olarak dökümante etmiştir. Doktorların tükenmişliği direk olarak hasta sağlığını, tedavilerin başarısını, beraber çalışılan hemşirelerin ve sağlık personelinin moralini, turnover hızını ve finansal parameterleri olumsuz etkilemektedir. Doktorlardaki tükenmişlik öylesine ciddi boyuttadır ki bir çalışmada Amerikan sağlık sistemi harcamalarını sürdürülemez şekilde bozduğu sonucuna varılmıştır.
Doktorlarda depresyon, intihar ve madde kullanımı topluma göre daha yüksek boyutta olmasında rağmen mental sağlıkları hep gözardı edilen bir konu olmuştur. Yapılan çalışmalarda yaklaşık 2 doktordan birinin tükenmişlik sendromu semptomları gösterdiği gözlenmektedir. Pratisyen hekimlerin %45’i eğer gelir kaynakları olsa hekimliği o anda bırakacaklarını beyan etmişlerdir.
-Aşırı çalışma,
-Bağımsız karar verme konusundaki idari engeller,
-Yönetimsel baskıya maruz kalmak, değersiz görülmek ve düşük ücretler,
-Dava edilme tehditleri,
– Yatıştırıcı faktörlerdeki yetersizlikler (örneğin hasta, hasta yakınları ve diğer doktor arkadaşları ile destekleyici, yeterli ve anlaşılabilir ilişkilerdeki eksiklikler)
-Profesyonel ve sosyal -normal- hayatın ayırımındaki zorluklar doktorları tükenmişlik sendromuna iten temel sebeplerdir.
Tıp kültüründe durum vahşi batıdan farksızdır. Doktorlar buradaki kahramanlar gibi güçlü, sessiz, kendine yeterli, kimseye ihtiyaç duymayan varlıklar olmaya itilmektedir. Tıp fakülteleri Darwin kuramındaki gibi yüksek strese dayanıklı, temelde teknik ve bilgi açısından güçlü bireylere yaşam şansı verir. Burada atlanan şey doktorların kendi içsel ve diğer kişilerle olan kompleks durumları yönetmeleri ile ilgili eğitimleridir.
Doktorların 2 farklı CV’leri vardır. Birisi açıktır. Burada eğitim, aldığı puanlar, yayınlar ve ödüller yer alır. Bir diğer CV ise gizli olandır. Burada ise neredeyse 2 full time iş yükünü kaldırabilme, bunlarla başedebilme, sosyal ilişkileri yönetebilme yeteneği yer alır. Bütün hekimler bilir ki onlara toplumda ve ardından tıp fakültesinde anlatılandan farklı bir yaşamdır karşılarındaki.
Hekimlik kompleks bir iştir. Uzun çalışma saatleri, kişisel ödünler vermeleri ve kendilerinden istenen yüksek beklentileri karşılamaları gerekir. Günümüz pratiğinde maalesef bunlarla ilgili pek pazarlık şansımız da yoktur. Hekimler zamanlarının büyük bölümünü de evrak işleri ile geçirmektedir. Her hastanın potansiyel bir davacı olması hekimleri giderek daha ürkek ve defansif tıp uygular hale getirmiştir. Amerika’da 55 yaş ve üzeri hekimlerin %60’ı hayatlarında en az 1 defa dava edildiklerini beyan etmişlerdir.
Hekimler genellikle depresyondan kendilerini koruyabileceklerine veya kendi kendilerine üstesinden gelebileceklerine inanır. Yardım istemek hekimlerin çoğunun yapmadığı ve çekindiği bir şeydir.
Durumu böylece özetledikten sonra son olarak Amerika’nın en büyük ve yoğun hastanelerinden biri olan 2200 yataklı, 2000’den fazla hekim çalışanı olan Florida Hastanesinin tükenmişlik ile mücadele programının 4 temel direğini belirtmek istiyorum;
1. Hekimin sağlıklı olması bir ulusal sağlık meselesidir.
2. Hekimler önce insan sonra hekim olarak kabul edilmelidir.
3. Hastane içinde hekimler şifa dağıtıcı özellikleri nedeniyle devamlı aktif olarak desteklenmeli ve onore edilmelidirler.
4. Hastane içindeki ihtiyaç duyulan değişikleri yapmak hekimlerin önderliğinde olmalıdır.
Florida hastanesinde yapılan bu uygulamaların ayrıntılarını www.medscape.com adresinde “Antidotes to burnout: Fostering Physician Resiliency, well-being, and holistic development” (april 19, 2013) makalesinde bulabilirsiniz.